23 Mayıs 2009 Cumartesi

yatırımyatırımyatırım

Günlük dilde nadiren kullandığınız kelimeyi bir sohbette sık sık kullandığınız zaman "ne piçim kelimeymiş lan bu" dersiniz. Hele bunun farkına vardığınız zaman o kelimeyi üstüste defalarca söylediğiniz zaman kelime anlamını yitirir heceler birbirine girer. Mesela Yatırım.

Benzer şeyi şu an %100 futbolda Aziz Yıldırım'ı izlerken yaşadım. Kelimenin anlamını yitirmesi gibi Aziz Yıldırım'ın suratı da anlamını yitirdi. Bu nasıl Aziz Yıldırım dedim son 1 saat falan. Onun konuştuğunu bildiğim halde kim lan bu adam dedim ara ara.

FB'li arkadaşlarımın özellikle taraftar gruplarıyla alakalı düşünce ve endişelerinde dolayı bir diktatör olarak gördüğüm Yıldırım'ı güç bağımlılığı yüzünden sevmiyordum. Kalkavan'ın başkanlık adaylığını değerlendirdiği bölümde taraftar gruplarına gereken özgürlüğü sağlamamasından, koltuk sevdası yüzünden sevmediğim adama ikna oldum. Powerful bir insan baya bildiğin. Karakteri ağır bastı.

Taraftar grupları konusunda "Ben kimseyi gidip karakoldan almam" dedi. Birileri biraz daha stada giremeyecek heralde. Aziz Yıldırım Rıdvan'ın kucağına bombayı da bıraktı "Baliç'i sen gönderdin" dedi.

22 Mayıs 2009 Cuma

Tugay

"Türkiye'ye döner misin?" sorularına "Alakam olmaz" anlamına gelen cevabıyla ne kadar başarılı olduğunu anlattı bize. "Türkiye'de de uzaktan atıyordum ama burada havasından mıdır suyundan mı top çatala gidiyor" demişti. 30'undan sonra gitse de en başarılısı odur, ya da en karizması diyeyim. Pazar son maçı var. 232 premier lig, 59 kupa ve Avrupa maçı. Artık sağdaki yerini alma zamanıdır.

21 Mayıs 2009 Perşembe

Köpekler istedi diye atlar ölmez


Bir önceki postta belirttiğim tezahürat rezilliğinin başlangıcında santrada GS'liler 3'lü çekmiş diye birşey okudum, duymadım. Öyleyse onlar da çok büyük saygısızlık etmişler. Zaten Ukrayna'lı ve Alman'dan ıslığı yedi Türk takımlarına yapılan tezahüratlar. Shaktar Gol Gol Gol, orada bir taraf tutma adına yapılıyordur ve sempatiktir derim. Biz de bu finalin hayallerini kuruyorduk biz de hayali 3'lüler çekmiştik A4'te "Şak Şak Şak Liverpool" diye.
-----------------
Çok kötü finaldi diyenleri hiç anlamıyorum, karşılaştırdıkları tek maç 2005 finali onların. Bu kadar sığ bakılabilir heralde olaya. 40 yılda bir oluyor öylesi kusura bakmayın. Shaktar'ı tutuyordum ve hakettiğini de düşünüyorum. Ön alanı Brezilyalılara emanet etmiş takım sanki hafif veteran 2 Amerikalı'nın 30'ar sayı ortalama ile oynadıkları maç başına ortalama 75 sayı atan, ama genelde de yenilen küçük basket takımı imajı verdi bana. Ama yok öyle değil, Lucescu çok büyük hoca, daha da iyi kanıtlaması için 2010 CL finalinin Türkiye'de olup onu da kazanması gerek. (Edit: Uefa kupasını GS da aldı ne var bunda diyecek mankafalar CL'yi alırsa büyük hocadır derse diye kinaye yapıyorum yoksa ta kaç zaman öncesinden BerneBau'ya verildiğini biliyorum)
------------------
Herkesin görüşüdür heralde maçın adamı Dario Srna. Euro 2008'deki süper performansına da şurada değinmişiz. Süper oynadı üstüne asisti de yaptı. Mutluluk borcumuzu da ödemiş olduk kaptana. Kupa tribünde verilmesin ayrıca hiç güzel olmuyor. Mesut Özil yokları oynadı. Hakem çok kritik kararlar olmasa da takdir haklarını genelde Shaktar'dan yana kullandı(Allaım kurduğum cümleye bak).
--------------
Shaktar formam uzun kollu ve boğazı fena sıkıyor üstüne Lucarelli Parma'yı Serie A'ya çıkardı ama yine de hediye edenin gözlerinden öpüyorum. Ondan da şu an şehirdeki atmosferi öğrenmek lazım aslında.
---------------
İlk fotoğraf Shaktar tribününden ben maç sırasında görmedim. Yakmışlar ortalığı. Showtv maç santrada bağlanacak diye tırsıyordum ama maç öncesi yayını yaptılar baya helal olsun dedik son düdük çalar çalmaz reklama bağladılar dakikalarca. Kupa törenini de banttan verdiler. Helal olsun falan değil o reklam paraları zehir zıkkım olsun yani. "Yaratıcı kombinezon" ne lan?
---------------
2005 ile karşılaştıracaksak Taksim'de Liverpool'lulara tek başına 6000 bira sattığını söyleyen Taksim'li tekel bayisine göre Kadıköy karaları bağlamıştır. Hem kalabalığın hem de organizasyon'un izin vermemesi nedeniyle.
---------------
Solundaki boş koltukta RTE yazan çocuk gibi sıkılan, huzursuz Platini'ye(sağındaki boş koltuk kimindi okuyamadım), Ukrayna'lılara Rus diyen futbol yorumcularımıza ama en çok da 2 takımı da şampiyon yaptığı halde 2 seneden fazla kalmasına izin verilmeyen 5 senedir başında olduğu, istese Ahmedov'un baya bir parasını harcayabileceği ama heralde bizimkilere göre bütçesi düşük takımı UEFA şampiyonu yapan Mircea Lucescu'ya selam olsun. Hangi şartlarda ne için söylemişti tam hatırlamıyorum ama Laf döndü dolaştı kendisine geldi. "Köpekler istedi diye Atlar ölmez".(aha yine Umut Sarıkaya dalga konusu oldum: Başlığı aynı zamanda son cümlesi olan yazı)

20 Mayıs 2009 Çarşamba

Üffff

Biletleri neyseki bitirmişiz dedim ama derken bile inşallah olmaz diyordum. Oldu. Önce göze çarpan FB formaları, sonra gençlik marşı. Bu kadarıyla da utandım ben amaasıl bomba "her zaman her yerde en büyük fener". Hiçbir analiz olmasa bile orada olan taraflılara ayıptır bu. Utandım yani, maçı izlerken. Rol çalmasak olmaz mı yani?

Tek Maça Deplase

52.000 kişilik kapasiteyi 44.000'e düşürdü UEFA. 7000 Ukrayna'lı, 5.000 Alman olması bekleniyormuş. Neyseki geriye kalan biletleri bitirmişiz.

2005'te iki tarafın taraftarları da İstanbul'u istila etmişti ne güzel. Özellikle İngilizler. Bu sefer o kadar olmayacak gibi. E sonuçta Kupa 2. Ama ingilizler ailecek deplasmana gitme işini en iyi yapanlar gibime geliyor. Man City olsaydı daha iyiydi demeye getiriyorum. Aman neyse biz de Lucarelli formasını giyip gidemedik zaten.

Aşağıdaki de geçen hafta sonu Sakarya, Ankara'yı kendi çaplarında dolduran cefakar KSK'lıların fotoğrafı. Göremedim ben ama cumartesi akşamı Ankaragüçlülerle Sakarya'yı çok güzel yapmışlar.


18 Mayıs 2009 Pazartesi

WBA 0 - 2 Liverpool



Nedense WBA'e saempatim var. Reklamsız forma mı, Kevin Phillips çıkardı onları geçen sene ondan mı bilmiyorum ama düşmelerini istemiyordum. Ama düştüler. Bu haftaki sonuçlarla WBA Liverpool'u yenseydi azımsanmayacak bir şansları olacaktı kümede kalmak için. Liverpool kazanmasa ne vardı sanki? Şampiyonluğu resmi olarak kaybetmiş Liverpool'a karşı maça da çok iyi başladılar, üstüste pozisyonlar buldular. Üstüne bir de yukarıdaki adam stoper Martis Gerrard'a asisti yapınca geri düştüler. İyi giden maçta rakibe topu kaptır, karşı karşıya bırak böyle utanırsın işte suratını kapatırsın. Saldırmaya maç boyu devam ettiler ama bir türlü içeri ittiremediler. Aslında bu maç sezonlarının özeti. Savunmada sürekli bariz hatalar yap, üstüne tonajla atak ya ama içeri bir türlü sokama o topu. Yine öyle oldu.

Birbirleriyle kapışan takım arkadaşları ikililerine Carragher-Arbeloa'yı da yazın. WBA ailecek yüklenirken Arbeloa efendi sürekli orta sahada kalıyor, en son kontraatak bile değil 4'e yakalandıkları bir pozisyonda Carragher Arbeloa'nın ifadesini alıyor. Aslında tam da alamıyor. Kaçan şampiyonlupun stresi var üzerinde biraz heralde. Araya Alonso giriyor, Agger giriyor en son hakem giriyor da öyle duruyorlar.
Ülke İngiltere olunca, WBA'liler küme düşen takımı 26000 kişi nasıl da alkışlıyorlar ayağına girmeyecem ama Middlesbrough taraftarları nasıl beceriyorlar stadı dolduramamayı, onu merak ediyorum.

Karşıyaka-Kasımpaşa MEVZU

Güzel atmosfer olur gidelim dedik. Stadın ta anasının nikahında olmasını da göze aldık. Karşıyaka maraton bileti bulamayınca Paşa'dan aldık biletleri. Ben şahsen Karşıyaka çıksın istiyerek gittim, maçı da öyle izledim Paşa'lılar arasında. Kasımpaşa'dan Yekta ve Erhan Küçük dikkatimi sikti. Erhan zaten 2. golün asistini yaptı. Çizgiye inişi süperdi falan filan.

Saat 6'da evden çıkmamıza rağmen 8 bucuktaki maçın başındaki golü göremedik. Karşıyakalıların meşale şov da o ara sanırsam. Göremedik. Maç bir yerden sonra ızdıraba dönüştü. Hadi gidelim diye ikna ettiğim arkadaşlar bana söylenmeye başladı nerden çıkardın şimdi falan? Gece kaçta evde oluruz hesapları yağmaya başladım içimden.


Derken maç bitiminde olaylar çıktı. Bir Karşıyakalı elinde kırılmış koltukla maratonun uzak tarafından orta sahanın Paşa maraton tribünü önünde sevinen topluluğun üzerine koşarak geliyordu. Tribünde herkes gördü sahada kimse farketmedi adam elinde koltukla 50 metre koşup Paşa'lı futbolcunun kafasına vurmaya çalıştı. Benim gördüğüm tam denk getiremedi kafasına, sırtına geldi. O sırada sahada sevinen Paşa'lı kalabalık(50-100 kadar tafartar da vardı) Karşıyaka'lıyı hastanelik etti. 100 kişi bir adamı dövdü baya bildiğin.

Asıl Mevzu bundan sonra başladı. arkadaşlarının aşağı alındığını gören bence 500 civarı Karşıyaka'lı yine ellerinde kırık koltuklarla koşarak gerçek bir meydan savaşı görüntüsü verdiler. Paşa maratonun önüne gelerek koltuk yağmuruna başladılar. Saha içinde tribüne koltuk atıldığını ilk defa gördüm. Biz o sırada kafayı gözü kollamak için içeri doğru girdik çoğu Paşa'lı gibi. Karşıyaka'lılar öyle gazla geldiler ki tribünün önüne ben koltukta kalmaz bu iş, tribüne de çıkarlar diye tahmin etmiştim allahtan olmadı öyle birşey.




Olaylar sonrası genel kanı Karşıyaka'nın SüperLig'e gelemese de kendilerinden korkulacağını yeteri kadar hatırlattığıdır. Bu gideri yaptığı tribün de öyle normal tribün falan değil, Kasımpaşa tribünü. Paşa'lılar da çıldırdı ama sanırsam tırstılar biraz diyebiliriz. Mecburen?geri vites. Akıl alacak cesaret değil ilk sahaya girip futbolcuya vuran herifin yaptığı. Ya da zaten kafa bi dünya, 14 yıl olmuş 1. lig hasreti, 113'te gol yemişssin, 3 gündür Ankara sokaklarında takım aşkı uğruna sürünüyorsun, adam dayanamadı "Sikerim böyle aşkın ızdırabını" diyip daldı sahaya. Yoksa kafası istediği kadar bir dünya olsun, o hareketi yapan adam hastanelik olacağını da bilir.




Karşıyaka'lılar aşırı tahrik unsurundan bahsediyor. Paşa'nın ilk golünde futbolcular gidip onların önünde hareket çekerek sevinmişler, Paşa'lı Özgür(Eski Karşıyaka'lı) maç boyu ve maçtan sonra sürekli küfür etmiş, Son düdükten sonra keleci topu KSK tribünlerine atıp hareket çekmiş...Uzar gider. Ama bence hepsinin üstüne demin bahsettiğim aşkın ızdırabı psikolojisi. Böyle yenilirsek olay çıkarmadan döndüler dedirtmem arkadaş dürtüsü.


Çok da tribüncü bir adam değilim ama Paşa'lıların ki gibi gol sevinci az vardır diyeyim. Gerçek anlamda çıldırma. Anlatmakla olmaz canlı yaşamak lazım görmek lazım tam bir kaos ortamı. Ama ne güzel bir beste var ne de topluca bağırabiliyorlar.

6'da evden çıktık maça geç girdik, maç uzadı, olay çıktı, kazanan taraf daha geç çıkar, büyük olay çıkınca çıkmamız iyice uzadı. Eve geldiğimizde saat 2'ydi. Bildiğin deplasman yani. O stadla alakalı her posta bu fotoğrafı koyacam, durduramıyorum kendimi. Durup duruken kafayı gözü yardırıyorduk neyse kazasız belasız atlattık. Cümle içinde kullanalım.

-Mezvu nedir Reis?
-Gidere göre çok geri vites yaptılar

17 Mayıs 2009 Pazar

Tuncay Şanlı


Hull'un zorla 1 puan alabildiği, Newcastle'in içerde inthiar ettiği haftada keşke kazansalardı da bu kadar mucize gibi olmasaydı kümede kalma şansları. M'brough kümede kalsa da büyük ihtimal gidecekti biryerlere ama böyle olunca kesin gidecek gibi. En başarılı temsilcimizdir dışarıdaki. Gideceği ligi çok iyi seçtiğini hepimiz gördük. Aston Villa mı olur Everton mı yoksa başka birileri mi bilmiyorum koştuğu alkış alır inşallah vurduğu gol olur. Hele M'Brough düşüp, Championship'te oynamayı kabul ederse efsane olur. Ligin yıldızı olur takımı da çıkarır hemen. İnşallah.