14 Ocak 2009 Çarşamba

Uyku Üzerine

Uyku nasıl birşey? 2009 yılı olmuş, nanoteknoloji, öyle tıp, böyle bilim diyorlar,bırakın çözüm bulmayı, insanoğlunun neden uyuması gerektiğini hala söyleyemiyorlar? Yani bilimsel olarak insanoğlunun uyku ihtiyacının sebebi bilimiyor. Şimdi e tabi dinlenmesi lazım vücudun falan demeyelim? Lütfen...

Bence uyku atalarımızdan bize geçen bir alışkanlık sadece. Atalarımız dediğim Osmanlı falan değil böyle Neondertaller filan yani. Gündüz keko gibi dolaş ortalıkta, işte avdı mavdı allah ne verdiyse takıl, sonra karanlık çökmeye başlayınca tırs, la birşey göremiyoruz, şu köşeye sineyim de hareketsiz kalalım, hayvanatların beni bulma ihtimalini minimuma indireyim. İşte milyonlarca yıl senin atan, ancestor'un böyle yapsın, sen de uyursun tabi.

Bu uyku mereti madem mecbur, en kral hareketi yapanların ayılar olduğunu savunurum yıllardır. Madem, metabolizma yavaşlaması lazım falan niye her gün her gün işkence. Adamlar bir senede bir mevsimi kapatıyorlar. İşte 3 ay uyusan günde 6 saate karşılık, ohh kebap.

Kış uykunu tam alamadın mıydı da ayrı rezalet. Gelecek kışa kadar bir sinir, bir agresiflik, herkesle papaz olursun valla.

Ama en optimal çözümü söylüyorum:Uyku biriktirmece.
Bu olayı yapabildiklerini sananlar var. Abi ben dün 9-10 saat uyudum bugün az uyusam da olur diyor bu saf arkadaşlar. Sonra gece 4'te uyuyup saat 8'de ders idi, iş idi kalkmaya çalışıyorlar.

Öğrenci tayfasıysa zaten geç. Hayatı yalan. Yine en az 9-10 saati vurur onlar. Ben, sabah finali var diye uyandırmaya çalıştığım adamın o dersi geçmek için 2 sene sonraya ait planlar yaparak uyanmamasını savunmasını biliyorum. Bir de böyle tip adamların düştüğü yanlış bir inanış: Neyse abi şimdi yatayım da sabah eken kalkıp çalışırım? Yorum bile yapmıyorum. Ben valla birkez bile öyle bir ayak çekmedim, gittim delikanlı gibi yattım. Kaldım mı? Kaldım. Ama bitiyor işte bir şekilde okul, ayak çekmemek lazım yani.

Çalışan tayfaysa işin sıkılığına göre değişir ama çoğu zaman mecbur. Sike basa da denebilir. 3-4 saatlik uykuyla uyanıp biryere gitmeye çalışacak adamın saati 3 defa erteledikten sonra yakatan
mecburen kalkarken aklındaki tek düşünceyi açıklıyorum size: Kaç saat sonra geri dönüp uyuyabileceğim? Baya bildiğin matematik yaparız yani, günün en isyankar, en küfürbaz saat diliminde.

Uyku biriktirmeceyi 2 gün boyunca yapabilenler gerçekten var haklarını yemeyelim. Ama bunlar toplumda yüzde 1se, biriken uykusunu 3 gün saklayabilen 100pinde 1. Ben devasa rakamları hayal ediyorum. 6'dan falan yani. Herkes birgün seçsin kendine o gün uyusun.
24 olmadı, 30 saat uyku yeter bence herkese.

Ben pazartesiyi seçerim heralde. Herkes pazartesiye bir kıl sanki. Gerçi bu planım devreye girerse pazatesi sendromu diye birşey tarihe karşıacak di mi? Benimkisi spor takip eden adamın pazartesi boşluğu sendromu.

Birazda cinsiyetlere göre inceleyelim uykuyu.

Erkekler için nedense bir övünme aracı bu meret. "Yaa dün 14 saat uyumuşum yaaa" diye zamanında biz de gezindik. Bir de uykusuz kalınan süreyle övünülür o da ayrı mevzu. Yok efendim 35 saattir ayaktaymışız falan. Bu da bir nevi uyku biriktirmece ama bunun içinde çok fazla ağlamak var.
En başta ben uykusuzum diye çok ağlardım. Benim dediğimde "uykusuzum, gece hiç uyuyamadım, afyonum hala patlamadı" falan yok.

Sonuç: Bilimsel olarak değil ama bence kadınlardan daha düzensiz bir uyku yapısına sahipler.

Karşı cinse dair sözlerime "Yaa nasıl bu kadar çok uyuyorlar, yazık değil mi akıp geçen zamana, bir daha elimize geçmeyecek bu zamanlar" diye tırıvırı yapıp 9-10 saate vuranlara selam ederek başlıyorum. Noldu? Gece öyle demiyorlardı sanki enerjik çiçek çocuk arkadaşlarımız. Az da olsa vardır bu dediklerine uyan. Tenzih ederim. Böyle cümleler kuran erkeğe zaten hiç inanmam,in the first place.

Sonuç: Evet erkeklere göre az uyuyor olabilirler. Ama kendi kişisel açıklamamı paylaşayım. Madem bu uyku vücudun dinlenme ihtiyacı, yorulma katsayısının yanında yorulan bedenin büyüklüğükatsayısı da devreye giriyor.Bence...

Küçük bir hikayeyle bitireyim. Lisede bir arkadaşımız birinden hoşlanıyor baya bi. Ama lise bitmiş sınav sonucu bekleniyor falan öyle de bir yaz yani.Yazlıktayız , gece alkolün de etkisiyle kendinden geçen gençler çocuğa pis arkadaş gazı veriyor, arasana lan, ne kaybedeceksin, hayır abi bir daha gelecez dünyaya? Dirayetli çıkıyor aramıyor karakterli arkadaş. İşte aynı evde kalıyoruz, yatıyoruz, salonda birton yeni lise mezunu erkek. Bu bizim arkadaş aklı sıra herkesten erken kalkıp kızı arayacak hal hatır soracak. Erken dediğim de saat 1-2 falan.

(erkek)-Alo, Merhaba.
(kız)-Hımm, alo günaydın.
-Aaa, yeni mi kalktın?
-Evet yaa.
-Yine Dana gibi uyumuşsun haa.

Bu mudur yani? Gece aramadın, kendini rezil etmedin, takdirimizi kazandın. Böyle konuşup "Dana gibi uyumuşsun" diyerek mi etkilemekti planın? "Niye uyumuyorsunuz la piçler" diyerek kızdı, sonra "napiim olum çok heyecanlandım" diye açıkladı. Üzüldük biz de garibimize, önce çok dalga geçtik o ayrı. Sonra zaten olmadı o iş. Hatta alakası bile olmadı.

Yetkililere, bilim adamlarına, sesleniyorum. Yeter artık sigarayı araştırdığınız, araştırttığınız. Tamam kanser yapıyor anladık. Elinizi taşın altına koyun ve bu uyku sorununun üstesinden gelelim elele.

Hem bunu çözmek işverenlerin, hakim güçlerin işine daha çok yaramayacak mı? Bu sorun devam ettikçe her küçük hata "vay efendim uykusuzdum, dikkatimi toparlayamadım", "raporu baştan sona yanlış hazırladım çünkü çok zor bir gece geçirdim,
rapor hazırlama sürcinde bir türlü konsantre olamadım" gibi yalanlara sığınılarak açıklanacak.

Ben artık çok fazla müzdarip değilim uykusuzluktan. Ama hala uykuya dalmam çok uzun sürüyor(rakam veriyorum:1-1,5 saat) normal şartlarda. Aslında normal olmayan şartlar artık normal oldu. Akşamcı mıyım neyim yani?

Neyse
bana asıl koyan uykuya dalmaya çalışırken kaybettiğim zaman. İşte bu zamanım çalınmış gibime geliyor.

5th Element'ta Bruce Willis'i Milla Jovovich'in yanına, fırın gibi aparatın içine koyup düğmeye bastılardı ya. Karmakarışık duygular içerisine girmiştim. Adam için bir şans bile bulamadı diye üzülürken "off alete bak, tam da istediğim gib"i diye hayallere kapılmıştım.

Aman çok uzadı. Bir derbi yazısından bir cümleyle bitiriyorum.

"Bu sezon birçok Fener ve Cimbomlu futbolcu gibi benim de ilk derbimdi. Bu nedenle akşam erken yattım, sabah geç kalktım. "
13-12-2004-İşte öyle bir şey-Met-üst


13 Ocak 2009 Salı

Küçük yaşlar büyük başlar

"Yaş-baş adabına dair en tatlı hikâyeyi, Jorge Valdano’nun ‘Futbol Üzerine’sinde okumuştum. Sene 1975. Valdano Arjantin’den Alaves’e transfer olmuş. Barcelona’yla kupa maçı. Gencimiz, Johan Cruyff’un hakimâne tavırlarını hem hayranlıkla hem biraz ifrit olarak izliyor. İkinci devre bir pozisyonda Cruyff yine hakeme çıkışır, o zavallı da derdini anlatmaya çabalarken, Valdano yanaşıp “Bari düdüğü de sen al da tam olsun” diye sataşıyor Hollandalı üstada. Cruyff şöyle bir dönüyor, “adın ne delikanlı?” diye soruyor. “Jorge Valdano”. “Kaç yaşındasın sen?” “21.” “21 yaşındaysan Johan Cruyff’a ‘Siz’ diye hitap edeceksin.” Sonra da dönüp hakemi azarlamaya devam ediyor. Eh, Johan Cruyff’a Matthäus bile destursuz ‘girmezdi’ herhalde!"

Tanıl Bora-13.01.09

Yazının tamamı

12 Ocak 2009 Pazartesi

Ali Sami Yen - Santiago Barnebau

1 Nisan'daki İspanya maçı Ali Sami Yen'de oynanacakmış. Ondan 3 gün önceki maç ise Santiago Barnebau'da imiş. Aklıma direk 2001 geldi. Yaklaşık 8 yıl geçmiş olacak. Maçlar ters sırayla bu sefer ama olsun. Zaten GS-Madrid maçı da değil ama stadyumlardan dolayı geldi işte. İstanbul'daki maçın herkeste bir anısı vardır. Tabi o zaman fanatiğiz İstanbul'dan çok uzağız. Açık alanda yağmur altında izledik maçı kendimizden geçtik 2. yarı. 1 saat konvoydaki arabalarla kaynaşma, şuursuz eğlence. Sonra Kıvanç ile birbirimize döndük "olum kesin elendik la" dedik suratımıza bakarak aynı anda, sonra 1 saat daha eğlence. Şuursuzduk işte, ne yapalım? O zamanlar TeleOn vardı sanırsam. Arayın maçın galibini tahmin edin, Madrid deplasmanına gidecek kişiler arasına girme şansını kazanın diyorlardı. Arayıp Galatasaray demiştim. 3-2 kazanınca, içten içe o şansım devam ediyor diye de sevimiştim.
Bir de Jardel 4-2 yapmıştı da ofsayt diye vermediydi yan hakemin bayrağına uyarak Collina. Hala da iddia ederim 4-2 olsa, oradaki maç ilk yarıdan bitmezdi.



3 Nisan 2001 - Ali Sami Yen

Galatasaray: Taffarel, Korkmaz, Capone, Popescu, Buruk, Suat, Davala, Penbe, Sas, Hagi, Jardel

Subs: Inan, Akyel, Aykut, Atalay, Asik, Akin, Arif.

Real Madrid: Casillas, Salgado, Carlos, Hierro, Karanka, Helguera, Makelele, McManaman, Morientes, Figo, Raul.

Subs: Cesar, Savio, Guti, Geremi, Munitis, Celades, Solari.

Referee: P Collina (Italy).

3:2 (47.Davala pen, 66.Sas, 75.Jardel - 33.Helguera, 43.Makelele)
18 Nisan 2001 - Santiago Barnebau

Real Madrid: Casillas, Salgado, Hierro, Karanka, Carlos, Figo, Makelele, Helguera, McManaman, Guti, Raul.
Subs: Cesar, Savio, Geremi, Conceicao, Munitis, Celades, Solari.

Galatasaray: Taffarel, Korkmaz, Akyel, Davala, Suat, Sas, Belozoglu, Buruk, Asik, Jardel, Hagi.
Subs: Inan, Inceefe, Yilderim, Atalay, Akin, Arif.

Referee: Anders Frisk (Sweden).

3:0 (15. and 37.Raúl, 28.Helguera)

11 Ocak 2009 Pazar

Shirley Manson



Dünya güzeli Shirley'i TV'de kanal gezerken gördüm. Terminator Sarah Connor Chronicles'da gözüme çarptı, yok canım o değildir dedim. Biraz baktım resmen o. Catherine Weaver rolünde. Soğuk, karizma ve her zamanki gibi dünya güzeli. 43 yaşına gelmiş. Takdir etmemek elde değil. Aman kibarlığa gerek yok, takdir var tabi de daha çok hayranlık, ağız açık ekrana bakakalmak. Bundan böyle Terminator'de indirilip izlenecek diziler arasına girdi Shirley sayesinde, gerçi Lena'ya da zamanında değinmiştik.