5 Eylül 2008 Cuma

Ashley not so Wise


Kevin Keegan istifadan başka seçeneğim yoktu diyor. Taraftar efsanenin gidişine isyanda. Kulüp sahibi Mike Ashley'nin kararı bu. Futbol direktörü Dennis Wise ile beraber taraftarın gazabına uğramış durumdalar. Diğer hafta Hull City ile oynayacakları maça gitmeyerek tepkilerini göstereceklermiş. Bakalım ne kadar kapsamlı olacak.

Tottenham'da yardımcı hoca Gus Poyet ile Dennis Wise ortaklığı deniyordu yeni menajer pozisyonu için ama artık David Moyes ve Didier Deschamps isimleri ağırlık kazanmış. Moyes bence gitmez. Büyü var Newcastle'ın üzerinde, gidip kendi başını da belaya sokmasın. Wise Chelsea'den takım arkadaşını getirir gibi.

İlk yolcu Alan Curcishley olmuştu. Anton Ferdinand da Sunderland'a giderayak kulüp yönetimine sallamıştı. "Yine oyuncu yetiştirip satan kulüp kimliğine büründü Westham, başka da birşey değil." demişti. Artık bir söylenti mi medya baskısı mı taraftar isteği mi Slaven Bilic Upton Park'a geri dönecek deniyor. Slaven Bilic yok dönemeyeceğim demiş ama belli olmaz. İsmi geçen diğer biri Gianfranco Zola.

Bana da Roberto Mancini'ye iş çıkacak gibi geliyor. Boşta bir de Premier kurdu Sam Allerdyce var. Hadi bakalım hayırlısı.

Son olarak Arsenal Appiah'ı alacak gibi görünüyor. Madem oynayacak durumda adam Fenerbahçe hangi akla hizmet böyle hareketler yapıyor aklım hafsalam almıyor.

Necati Ateş

Transfer döneminin en sevindiğim haberi bu oldu heralde. Bence ülkedeki en iyi 3 forvetten biridir, hatta aralarındaki en combo'sudur. Hala öyledir falan demiyorum, çünkü Kalli birilerinin ipini çekecekti ona patladı heralde. Başka açıklaması yoktur varsa da ben kabul etmem heralde. Hayır Kalli efendi kabul etmiyorum. Çok da güzel bir takıma gitti. 4. temsilci San Sabestian'daki. Çok başarılı olur inşallah.


Estadio Anoeta'ya da ayrıyeten sempatim var çoğu kişi ne alakası var diyebilir ama Cebeci İnönü Stadına benzetiyorum ben. Maratonla kapalının orta kısımları yükseliyor ya kenarlara göre ondan dolayı heralde. Bir de fotoğraflarda tam görünmüyor ama koltukların demirleri benziyor sanırsam. Bir de o bando vardı orada? Hala çalıyorlar mıdır acaba?

Robinho, Açık Mavili Olan!


Chelsea istedi, Chelsea'yi istedi, Araplar geldi, City kaptı. Belki de bu kadar basit değildir. Rekor ücrete geldiği City günlerine gafla başlamış Robinho.

"On the last day, Chelsea made a great proposal and I accepted"

"Son gün Chelsea iyi bir teklif yaptı ve kabul ettim" demiş.
Ardından bir gazetecinin, "Manchester demek istedin, değil mi?", sorusu üzerine kendine gelerek "Evet, Manchester, Pardon" demiş.
Sonrası malum, İspanya'dan ayrılmak için ağladı diyen Roman Calderon'a karşı kendini savunmuş.

Ağlama konusuna hiç girmiyorum ama İspanya'dan ve Real Madrid'den arkasına bakmadan kaçtığı açık gibi. Chelsea'yi istemiş ama Arap desteğiyle ve yaklaşık 290 km ötede o formanın açık tonunu sırtına geçirecek.

Kölelik...


Blatter: "Uzun sözleşmeler modern köleliktir."

Cristiano Ronaldo: "Ben bir köleyim."

Blatter: "Ronaldo köle değil."

Maradona: "Blatter, futbolcuların kölesidir." ("Blatter es un esclavo de los futbolistas.")

4 Eylül 2008 Perşembe

Don LaFontaine

İsmini öldüğü haberiyle beraber öğrendiğim bir ünlü. "In a world..." diye girizgah yapardı hep movie-trailer'larında. Hep bu günü düşünmüşümdür. Bu sesin sahibi öldüğünde napacak bu Hollywood'cu arkadaşlar,bütün trailer seslendirmelerini bu adama yaptırıyorlar derdim. Ama ne yazıkki adam gerçekten ölmüş. 68 yaşındaymış ve 5000'den fazla seslendirmesi varmış. Valla korkuyorum teknolojiyle hala bu adam yaptırabilirler seslendirmeleri. Çekim aşamasında ölen kadını (The Oracle) oynatmayı başarabilen insanlar bunlar sonuçta.

Antti Niemi

Finlandiya, Danimarka, İskoçya, İngiltere derken, yolun sonuna geldi. 36 yaşındaki Finli kaleci Niemi, sol bileğindeki sakatlığın nüksetmesiyle futbolu planladığından biraz daha erken bırakmak zorunda kaldı. 67 kez milli formayı giydi, Southampton'da 106, Fulham'da 62 olmak üzere İngiltere'de 6 sezonda 168 maçta kalesini korudu. Premier Lig'de belki hemşehrisi Jussi Jaaskelainen kadar maç oynamadı ama sakatlıklar dışında istikrarlıydı, güven verdi, saygı kazandı.
Niemi'yle giderayak güzel bir röportaj yapmışlar, burdan okunabilir.

Liverpool'larının 2. Favori EPL takımı



Liverpool'un resmi sitesinde "2. favori Premier lig takımınız hangisi?" anketi yapılmış. Aslında anketin kendisine yetişemedim. Sadece sonucunu gördüm.

Birinci sırada %12,2 ile Newcastle var. Arkasından %12 ile Arsenal ve %10 ile Tottenham geliyor. Newcastle sempatisinde büyük pay Owen'a aittir heralde.



En düşük oy alanlar ise Bolton, Middlesbrough, West Brom, Stoke ve Wigan olarak açıklanmış.

Sonuçlardan sonra anketin soruluş tarzını ya da seçenekleri merak ettim. Sanırsam Manchester United, Chelsea ve tabiki Everton seçenekler arasında yoklardır.


Seçenekler arasında bulunmadığını düşündüğüm 3 tane baş düşmanı ayrı tutunca Liverpool'lular Londra takımlarına kıl değiller ve gıcık kaptıkları arasında -B'rough hariç- yakın çevre takımları olduğu görünüyor.


Transferler Son: Premier Lig

Öncelikle ne zamandır söylemeyeyim diyorum ama bir adam her pozunda böyle çıktığı için dayanamıyorum. Berbatov dümbük gibi mi ne? Sonunda muradına erdi. 30 milyon pound
Tottenham transferin ilk yıldızıydı. Berbatov'u da çok güzel paraya satınca keyifleri yerine gelmiştir. Pavlychenko bence çok da güzel dolduracak Berbatov'un yerini.

Üstüne bir de Vedran Corluka'yı aldılar.İyice güzel kapattılar transferi. City defans oyuncusu kalitesizliğine kurban giderse bu transferin payı büyüktür demektir.


Şimdi transferin son ve asıl yıldız takımı City. Tottenhamdan "steal the stage" resmen. Phillipps geri döndü yuvaya. İlk maçta da 2 tane gol attı o gazla.




Gerçek bir g.tünde patlama hikayesi. Chelsea Robinho formasının ticaretine bile başlamıştı.

Araplar devreye girince Robinho Ada'ya gitme muradına erdi,Chelsea de Chelsea diye zırlıyordu ama yukarıdaki pozu sırıtarak vermekten çekinmedi. Karaktersiz. Gerçi yıllık 6 milyon verseler ben de sırıtırım istedikleri gibi. Çok fena ama itiraf işte napiyim.

Everton taraftarları da Moyes de transfer yapamadık güçlenemedik diye iç geçiriyorlardı önce Louis Saha'yı sonra, Liverpool'u zorlayan şimdi de kendileriyle eşleşen Standard Liege'in genç ismi Marouane Fellaini 'yi aldılar. Bence biraz göz boyama ve transfer penceresinin sonları paniğiyle çok para bayıldılar.15 milyon Pound.

Başka neler olmuş. Liverpool Espanyôl'dan Albert Riera'yı aldı, Steve Finnan İspanya'ya gitti. En son oralara giden irlandalı bek Ian Harte'tı yanlış hatırlamıyorsam. Bu arada Harte serbestmiş,duyurulur ama kime,neyse işte. Quaresma ikinci kez büyük transfer yaptı. Şansını bu sefer İtalya'da deneyecek. İstikrarlı olamayan bir oyuncu,ya s.çış ya maçın adamı. Tam takımına gitti, karakterine göre.

Hadi bakalım hayırlısı,kadrolar şekillendi, mücadele başlasın.