12 Ocak 2010 Salı

Türkiye Kupası'na Katsayı Uyarlaması



Son senelerde yenilenmiş formatıyla kurgulanan Türkiye Kupası'nda gruplarda seri başı uygulamasına başlandı. Kupa için bunun baştan gereksiz ve yanlış olduğunu düşünmekle birlikte eğer uygulanacaksa bile bu uygulamanın şu anda adaletsizce yapıldığını düşünüyorum, örnek vermek gerekirse bu sene gruplar belirlenirken seri başı olan takımlar Beşiktaş-Fenerbahçe-Sivasspor-Trabzonspor idi, bir önceki sene Trabzonspor'un yerine Galatasaray, diğer üç takım aynı, iki önceki sene ise dört büyükler.
Peki neye göre belirleniyor bu seribaşı takımlar, cevap basit, bir önceki senenin lig sırlamasına göre, ilk dört içinde yer bulan takımlar seri başı yapılıyor.
Açıkcası lig başarısı ile kupa başarısı bana göre birbirinden bağımsızdır, bu sebeple uygulamanın çok üstünkörü geçiştirildiği düşüncesindeyim, bundan yola çıkarak yukarıda grafiği görülen ve UEFA'nın Avrupa Kupalarına katılımda uyguladığı puanlamaya benzer bir puanlama hazırladım, normalde son 5 sezonu kapsar bu sayılar fakat yeni statü ilk kez 2005/06 sezonunda uygulamaya konduğu ve bu sezon henüz tamamlanmadığı için son dört sezonu baz aldım.
Buna göre değerlendirmeler grup aşamasından başlıyor, galibiyete 2, beraberliğe 1 puan veriliyor, çeyrek finalden itibaren (çeyrek final de dahil olmak üzere), her tur geçişte takımlar 1'er ekstra puan daha alıyorlar. Burada şöyle bir nokta var, UEFA'nın sitesinden anladığım kadarıyla uzatmaya giden maçlarda uzatma sonucuna göre puan veriliyor, eğer karşılaşma penaltılara gitmişse penaltılar dikkate alınmadan yine 120 dk'lık mücadele sonucuna göre puanlama yapılıyor, ben de bu kriteri kullanarak hesaplama yaptım, örneğin 2005/06 sezonunda gerçekleşen Beşiktaş-Fenerbahçe finalinde normal süre 2-2 sonuçlanmış ve Beşiktaş uzatmada kaydettiği golle kupaya uzanmıştı, bu durumda Beşiktaş 2 puan alırken, Fenerbahçe final maçından puan alamıyor.
Yazıya başlarken belirttiğim bu sezonki seri başı takımlar ile grafiktekiler arasındaki tutarlılık oranı %50.

21 Aralık 2009 Pazartesi

Galatasaray-Atletico Madrid maçı nerede?

Alttaki post heyecan postudur. Edit'de açık kapı bırakmıştım zaten. Aynı şehirde aynı gün birden fazla organizasyon yapılamıyor. Şu kitapçıkta madde 12.09. Everton, Benfica ve Galatasaray ilk tur iç saha maçlarını Perşembe yerine Salı oynayacak. Galatasaray ve Benfica 180 dakikayı 5 güne sığdıracakları. 21 Mart'taki Beşiktaş-Galatasaray da ertelenir artık kesin.


Tabi ilk turda böyle olunca alttaki posttaki gazımı da almış oluyor UEFA. Olsun, varsın arasında 1 gün olsun, biri 16 Mart'ta biri 18'inde oynasın. Liverpool'a kamp kurarız artık. 17 Mart'ta da Newcastle-Scunthorpe gibi bir maç var, oohh.

Asıl kafa karıştıran yukarıdaki fotoda işaretli yere tıklayınca aşağıdaki foto karşınıza çıkıyor. Linki de bu.


Ali Sami Yen kategori olayına mı takıldı nedir bilemedim, çünkü yukarıda bahsettiğim kitapçıkta 13.01 var. Ama şimdiye kadar orda oynanmış maçlar bundan sonra neden değişsin anlamadım ama can sıkıcı işte, Olimpiyat stadında maç düşüncesi, hele de Şubat ayında.

Edit: Arnawut yorumda uyardı, ertesi gün stadı Ali Sami Yen olarak düzeltmişler.

18 Aralık 2009 Cuma

18 Mart'ta Stanley Park'ta



Elim ayağıma dolaştı. Şuraya uyduruk da olsa birşeyler karalamam için böyle uyarılmam gerekiyormuş. Şu turu kolkola geçelim de 11 Mart'ta İstanbul'da ama asıl olarak 18 Mart'ta Liverpool'da şenlik yapalım. Şu boşluk yeşil alanda yanyana formalarımızla içer miyiz, yoksa millete iyice duyuralım değişikliğimizi diye mevzu mu çıkartırız aramızda bilmiyorum. Ama lütfen Liverpool-İstanbul double header olsun şu mart ayında.

İnce detay: 20 Mart haftası Manchester United - Liverpool. Bilet bulabilene...

Edit: Diyorum ya heyecanlandım diye, Liverpool ve Everton'ın da rakiplerini elemesi gerektiğini belirtmeyi unutmuşum. Liverpool neyse diyelim de Everton iki maçta 7 yiyip 0 attığı Benfica'dan sonra bir başka Portekiz'li ile eşleşti. Bir de sanki UEFA aynı gün içinde aynı şehirde birden fazla UEFA organizasyonuna izin vermiyordu diye birşey hatırladım. Var mı yok mu araştırmak lazım.

15 Ekim 2009 Perşembe

Nefes Almadan YÖZDİL

Ne adammış arkadaş. Yeterin! Sağda, solda, her yerde Yılmaz Özdil içinde kaldım. İstemeye istemeye her gün okur oldum. Millet zorba gibi her yere link atıyor. E tabi adam da kolayca okunabilir yazılar yazınca kendini pazarlamış oluyor amacına ulaşmış oluyor. Evet beni de bu tezgahın içine çekmiş bulunuyor. Reklamın iyisi kö....

Kısa yazmanın da boku çıktı, hayırlı uğurlu olsun. Dalga mı geçiyor artık nedir?
Millet anca bundan anlıyor falan da denmesin. Zekasını sorguladığın millete ayıp. Milletin zekasını sorgulamak sana da vazife değil zaten. Sana falan demeye başladım biriyle konuşuyorum sanıyorum artık iyice.

Nefes almadan, bir çırpıda okudum. Siz de okuyun gözlerini ayıramayacaksınız.
Sonradan gördüm zamanında böyle bir olayı da varmış. Bunu yiyen bunu da yedi tadında.

Komünal İşkembe'de 1 adet yözdil'e giriş 101,
1 adet madde madde yözdil yalanlamaca,
1 adet de programming languages for yözdil
dersi var. Hepsi çok faydalı ve güzel. Tek derste üniversite vardı ya ondan işte.

2 Ekim 2009 Cuma

Efes Pilsen, Ömer Üründül, Clockwork Orange

Yapılan iş takdir edilmeyecek gibi değil. Milli kütüphane arşivlerine gidip toz yutanlara selam olsun.
Faydalı olmasından öte çok güzel bir zaman geçirme yöntemi, en azından şimdilik. Ömer Üründül'ün basketbol yazdığını hatırlamıyorum ben mesela ama adam gerçek bir combo. Yorumcu sayısı ve kalitesinde nerelerden gelmişiz buralara. Eskiden bir Ömer yetiyormuş.



Clockwork Orange Cuma sinemalarda haberiniz olsun. 25 yıl rötarlı mı yoksa özel bir tekrar gösterim midir bilemedim?




29 Eylül 2009 Salı

İnsanlık Dersi








Yıllar önce okulda voleybol topuyla ayak tenisi benzeri bir oyun oynarken topumuz azıcık uzağa kaçmıştı. Hocam, mocam top, mop dedik adam önündeki topa eğildi, eline aldı, eliyle attıktan sonra bir bakış attı.

Biz futbol topu yok diye onla oynuyorduk, gençtik, enerji doluyduk, kafamız güzeldi bir de sadece o adama ya da 5-10 kişiye ufak çapta rezil olduk. Adebayor aldı mı acaba dersini?

15 Eylül 2009 Salı

Eurobasket 2009 - 2

Zaten önce diğer grup biteceği için rakibimizi istediğimiz gibi seçebileceğiz. İki takımda yenilmeye çalışırsa şenliğe gel. Yunanistan değil de Ruslar tercih edilebilir 4. Hırvatistan'ın yerine. Ama Almanya, Hırvatistan'ı yenip 4. olursa bizim maç şampiyonluk maçı gibi olur.

Ama bence bu takım Slovenya maçında dinlensin. 6'da 6 yapıp çeyrekte günümüzde olmayacaz, elenecez diye ödüm kopuyor. Takıma güvenmediğimden değil de işler üstüste yolunda giderse "allah allah" diye şaşırır tökezlemeyi bekleriz ya işte öyle. Slovenya maçında tökezleyelim işte hem de nazar boncuğu niyetine bir mağlubiyet olur. Dinlenmiş takım aynı konsantreyi gösterdiği sürece Yunanistan, Hırvatistan, Rusya hepsini yener. Gelecek Pazar'a kadar her maçta yazacam heralde: Büyük adamsın Ersan. 22 yaşında MVP'ye gidiyorsun, haberin olsun.



10 Eylül 2009 Perşembe

Eurobasket 2009 - 1


Öncelikle Ersan hayranlığım hat safhada. 2006 İzmir'den beri sıkı takipçisiyim. Her hareketi çok estetik. Top kaybı, yediği blok bile estetik arkadaş. Özellikle şutu. Sabaha kadar şut atsın sabaha kadar izleyeyim. Rakamlara da yansısın istiyorum. Bulgar maçının 2. yarısı bile oynasın istiyorum.



Eurobasket 2009 sitesi baya zayıf bu arada. Sayı/Dakika koyma gereği duymamışlar. Hatta sadece ortalama dakika bile koymamışlar. Ama aşağıdaki Sayı krallığı listesinde ilk 5, 32-38 dakika arası değişirken Kambala 23, Ersan maç başına 22 dakikada atıyorlar bu kadar sayıyı. Biraz daha aşağılarda ise 30 dakikanın altına düşenler Rudy(28,5), Petravicius(25), Spanoulis(25), Jasaitis(27), Vujcic(20), Bourousis(25), Ignerski(29). ve Ender Arslan(21).



Herşey harika gidiyor. Hiç uzun uzun yazmaya gerek yok. Bu turnuva yıldızların eksikliğiyle plase takımlar için hedef turnuva olmuştur. Şu kararlılığı, aklı başındalığı, sistemi, uyumu gösterdiğimiz sürece alacağımızen en kötü derece 4.'lük olur.

Sadece Tanjevic'e kızıyorum. Bu kadar adam akıllı kararlarla kenardan turnuvanın yıldızı olabiliyorsun şu turnuvada, öncekileri neden heba ettin. Yok arkadaş "zararın neresinden dönersen kar"dır falan demeyin bana.

Dünya şampiyonu olduk deseler inanırdım, alttaki tabloyu anlatsalar inanmazdım. Başımıza taş yağacak. Özellikle ilk gün galibiyetin anahtarı oldu.


Rakipleri Maksimum 75'te tutmamız gerek deniyordu maçtan önce. Ortalama 70'te tuttuk. Savunma olunca alttaki tabloda 2. sırada olmak da kolaylaştı.


Bir de, İhsan Bayülken çok konuşuyor arkadaş. Tamam çok teknik, faydalı ama ara ara bir nefeslen. Hidayet bir 4 sayı atmalı şuan ne demek? 3 tane 3'lük attı "Hidayet Kardeşin" heyecanlanma bu kadar.

3 Eylül 2009 Perşembe

Wasilewski, Eduardo,Hakemler



Geçen hafta oldu heralde. Alex Witsel, Wasilewski'nin ayağını kırmış. Ben izleyemem öyle şeyler. Çok fena oldum defalarca Cisse'de, Larsson'da ve daha neler neler. Özellikle kaval kemiği kırıkları midemi bulandırıyor, çok üzülüyorum. Biryerden sonra izlemeyi bıraktım. İzleyemediğimi bilen bir arkadaşım aradı olum bunu sakın izleme dedi. Sağolsun duyarlı çıktı. Halen köşe bucak kaçıyorum o görüntülerden ama yukarıdaki kırılan bacağın röntgen görüntüsünden kaçamadım. Polonya 2009 yaklaşıyor ayağına Polonya basınını kurcalamaya çalışan ellerim kırılsın.

Bu gibi durumlarda ceza tartışılıyor sürekli. Witsel'e 11 maç gelmiş heralde. Bolivya'da da geçen bir olay olmuş da Ntvspor'da altyazısı geçti dün 1 yıl ceza vermişler adama, ama o sanki daha bir kavga gibiymiş.

Sportif ceza nasıl olursa olsun mağdurun mağduriyetini gidermiyor. Maddiyat ile karşılanabilecek bir mağduriyet değilse hiçbir ceza mağduriyet azaltmıyor. Witsel 5 maç oynamamış, 50 maç oynamamış Wasilewski'ye ne? Ha sağlam ceza aldı artık içim rahat mı diyecek? Başıma geldi çekecez artık diyip iyileşme sürecindeki hergün bu Witsel'e her türlü küfür etmeyecek mi? Etmesi de gerekmez mi? İntikam duygusu güçlü biriyse iyileşme sürecindeki çalışmalarında Witsel'den alacağı intikam gününü düşünerek motive olmayacak mı? Olmamalı diyen adam Wasilewski'ye nasıl ikna edebilir?

Yukarıdaki röntgenden anlaşılacağı üzere adam bildiğin parçalanmış, ceza da yüksek olduğuna göre pozisyon icabı değil kasti bir hareket. Akıl tutulması mı yaşamış Witsel, sonrasında ne bok yediğini görünce üzülmüş müdür? Bilmiyorum, maç içinde aralarında başka pozisyonlar mı getirdi bu duruma ama Witsel o bacağı gördüğünde kaç maç ceza alırım lan diye düşünecek kadar hayvan mıdır? Yani ben çıkamıyorum işin içinden?


Bir de UEFA Eduardo'ya 2 maç ceza verdi hakemi kandırmasından dolayı. Bildiğim kadarıyla UEFA "biz bu sezon izleyecez hakemi kandırdıysa biz gereken cezasını verecez" gibi bir kural duyurmadı. Celtic hakkımız yendi dedi, UEFA olayı sonuca böyle bağladı. Ancak maç sonrası görüntüler izlenerek ilk kez ceza verilen oyuncunun Eduardo olması, ona denk gelmesi ilginç. Hala kendini sakınması gerektiği psikolojisi olan ve bunda bence hiçbir yanlış olmayan bir adam her maçta envai çeşit topçudan en az 2-3 kez gördüğümüz bu kandırma girişimlerinde birinde başarılı oldu diye cezalandırılıyor. "2 maç ceza verelim böylelerine maçın kaderini değiştirse bile bir daha yaparken aklında bulunur" düşüncesi ellerinden gelenin tamamı.

Craig Gordon çıktı dediki ondan sonra: "2 maç cezaya değer bir hareket". Kötü bir davranış olduğunu ama futbolda bundan kurtulmanın da gerçekçi bir yolu olmadğını söyledi. Arsenal zaten ilk çamtan avatajlıydı ve zaten favoriydi ama kritik bir durumda bu penaltıyla gitseydş Arsenal İngilizler evet cezayı destekliyoruz bu çok kötü bir hareket kendimize çekidüzen verelim ayaklarına yatarlar mıydı? Craig Gordon soruyor: Böyle bir penaltıyla İskoçya Dünya Kupası Play-off'larına katılma hakkı kazansa İskoçlar bu kadar kötü hissederler miydi acaba?

Geriye yönelik bir cezalandırma yapılacak bir durum da değil bu. 86 çeyrek finaline kadar gidecek yolu şimdiden yapmaya mı başladılar acaba İngilizler sosyal kampanyalar Say no to Diving heryerde.

Ben zaten hakemin inisyatifinde olan bir kararın alınma sürecinde kitaplarda yazamayacak şeylerin devreye girmesi gerektiğini düşünüyorum. Yıllardır zevzek arkadaş muhabbetlerinde yaparız; geride olan takıma faul çalma, bırak yüklensinler, oynasınlar diye. Tabi bu işin abartısı ama hakemlerin bir maç 0-0'ken ya da 3-0'ken deplasman takımlarına penaltı çalarken psikolojisi yanı mıdır? Gördüğümü çalıyorum ben ama zaten 3-0 yanlış gördüysem de birşey olmaz yok mudur adamın aklında? Ya da pozisyonun olduğu dakika etkilemiyor mu hakemleri?



Hakem psikolojisi teranesini geçeyim de asıl şu Ergin-Bekir pozisyonuyla anlatmaya çalışayım derdimi. Pozisyon akıllarda anlatmaya gerek yok. Bekir, Ergin'i düşürdü ama "Ergin, Bekir'den kurtardığı topa yetişemezdi" görüşünü (yetişemezdi) değerlendirme kriterleri içine almak gerekir mi? Ya da alırsak çok büyük yanlış mı yapmış oluruz. Almazsak, Orta-2 matematik kitabını ezbere okutan bomboş öğretmene benzemez miyiz? Yok ben kendi muhakememde göz önüne alıyorum da acaba kurallarında değerlendirmesi gerekmez mi? Yani UEFA hakemlere biraz yorumunuzu katın diyebilecek midir? Ben zaten ceza sahası içinde ama ta en köşede, tek başına 4 defansın arasında, kaleye arkası dönük adama yapılan istem dışı faullerin de cezasının penaltı olmamasını isterim. Ceza gol vuruşuyşa, suçun gol vuruşu yapılma, takımca gol atma imkanı varken yapılması gerek. Şu boyutlardaki dikdörtgenin içinde aha şu yazılı olan 10 hareketten birini yapılırsa, işlemi durdur, topu beyaz noktaya götür. Bilgisayar programı mı bu?

Hak, adalet anlık ve/veya yaşam boyu eşit, doğru ve adil dağıtılamıyor. Benim dediğim de işte: Witsel bu kadar eşşek olmasın, öyle hareket yapmasın, Martin Taylor, Eduardo'yu sakatlamasın, Eduardo 1,5 sene sonra kendini yere atıp penaltı kazanmasın, kuşlar cıvıldasın, çiçekler açsın, her mevsim bahar gibi huzur versin.

28 Ağustos 2009 Cuma

Roma, 7-1, Totti, Kura


Roma 7-1 ile meşhur olmuştu zaten Manu sayesinde. Bu sezon 5 maç yaptılar 2'sini 7-1 kazandılar. Öneleme ve playoffta Gent ve Kosice'ye toplam 20 gol attı Roma, 10 tanesi Totti'den. 3'ü penaltı. Lig'de de 1 tane atmıştı geçen hafta.

Ben forvet olsam takımım bu öneleme turlarında zayıf rakiplere 4'er 5'er sallarken üst düzey form yakalamaya çalışırım istatistik kağıdını erkenden doldurmaya başlarım. Totti'nin tabiki yok böyle bir referansa ihtiyacı. Ama Baros formda olsaydı şu 6 Avrupa maçında 10 tane sallardı. Sonuçta yıllar geçtikten sonra o sezonun baktığımızda gol hanesi kabarık görünecek.

Birazdan çekilecek kuralar hatta başlamış. Tribüncü kura temennisi: Panathinaikos, Roma, Dinamo Zagreb, Partizan, CSKA Sofia ve Genoa dağılsın bizim takımlara.

12 Ağustos 2009 Çarşamba

12 Ağustos 2009 Kendi Blogumdan Tiksinmem

Uzun zamandır blog takip ediyorum ama kendiminkine bakmıyormuşum? baktım, bir tiksindim bir gereksiz buldumkine sormayın. Son posttan beri 13 gün geçmiş hiç yazasım yok artık heralde. Şu an da dersi bırakmaya karar verirsiniz ama son birkez gidersiniz ya, vicdanı rahatlatmak için o derse gidiyorum gibime geliyor. Bak işte denedim yeter artık sıkıldım diyebilmek içinmiş gibi. Gerçi sezon başlıyor hiç belli olmaz, büyük laf etmekten çekindiğim kadar hiçbirşeyden çekinmem valla.

Dos Santos ve Elano
ile roportaj yapmışlar. İstanbul'un iki ayrı yakasında ezeli rakipler ama Seleçao için büyük gururla birlikteler falan filan...Olay Tallinn'de Radisson Otelin 24. katında gerçeklemiş. Al sana gereksiz bilgi.


Uche hala oynuyormuş. Ülkesinin Bayelsa United F.C. takımında. 1967 doğumlu bu arkadaş, helal olsun.

Şu olayı atlamışım. Kırıklı falan değil amma çok değişik bir sakatlık. Pıçahlasan bu kadar açılmaz yuh. Bild'de gezinirken gördüydüm, zamanında Borges değinmiş olaya zaten. Hatta olayın videosu da var orda.

Blog aleminde insanlar ne iş yapıyor merak ediyorum. Değişik bağlantıları var
. Yerlisi yabancısı her türlü gazeteden hariç şu transfer haberi dolaşıyor diyorlar. Ya yönetimde olman ya da kulüp binasında çaycı falan olman gerek. Bence bu tarz yazarlar bu bağlantılarını açıklasınlar. Hadi Mesela Tuncay nolacak var mı bağlantılı bilgi? Yoksa Villa'nın Jenas ve Bentley'e yönelip Tuncay'dan vazgeçtiği doğru mu? Haldun Üstünel'in blogu olsa ya. Hiç kasmasak...

Tuncay deyince aklıma geldi Tuncayınyeri'ndeki koleksiyon çok güzel mesela.

Gerçekten merak ettiğim bir soru soruyorum. Necati Ateş GS'de 3. forvet olamayacak kapasitede mi? Hatta formda olduğu zaman a
ğır Nonda yerine Baros'un yerini rahatlıkla dolduramaz mı? Necati GS'ye ne yaptı da bu derece aforoz edildi? Aklının ucundan geçmiyor ne yönetimin ne teknik heyetin.


Şu aralar bir ihtimal izin alabileceğim zamanlar geldi. Fakat yukarıdaki masayı ana-baba evinde kurmak ana-babaya ayıp, dışarıda istemek tatil yeri olmasına rağmen küçük yerde çok hoş karşılanacak birşey değil. Biri bir laf söyler keyfim kaçar. En turistik yere gidip tatil boyunca yorulmaya hiç niyetim yok. Bakalım napacaz.

Ayrıyeten bu malum sigara yasağı sonucunda ofiste sigara içilmiyor ya artık, 6 kat inip, kurumun önünde Ankara'nın en boktan yerlerinin birinde sigara içiyoruz. Bu sefer "Ramazan'da sokakta sigara içiyor, Saygısız"a çıkacak adımız. Bir taraf yasak bir taraf Dayak. Bilemedim valla ben.

İstediğin kadar sen ilgilenme bu Ramazan denen şey hayatını etkiliyor.



Şimdi sigara yasağında gelmiş olduk. Ağzımı açıyorum sonunda. Hele bugün sigara fiyatlarının ortalama 10 liraya çekileceği gibi bir haber okudum nerde hatırlamıyom tıklamadım bile üstüne. Geçen haftalarda Barış Uygur yazmıştı heralde. Barlara-cafelere, sigara içiliyo diye gidememekten şikayet eden insanlar grubu yasak yürürlüğe girince artık gidebilecekleri için sigara içilmediği için gitmeyen insanların boşluğunu doldurabileceklerinden bahsediyorlardı. O grubu lütfen piste alalım falan diyordu Barış Uygur. O arkadaşlar verdikleri sözleri tam olarak tutamıyorlar heraldeki esnaf kan ağlıyor. Ankara Sakarya'da her tükanın camında belli ki protesto amaçlı "Sigara yasağı nedeniyle SATILIK cafe-bar" ilanları görülmeye başlandı.

30 Temmuz 2009 Perşembe

Elano




Elano transferi eşeğin kulağına su kaçırmaktır arkadaş, daha neler. Orta sahası defansif olarak biraz daha sert bir takım yaratmak adına, Arda-Topal-Linderoth'lu orta üçlü kurulursa Elano-Baros-Keita'lı forvet hattı oluşturulursa dışarıda kalan adam kim oluyor? Galatasaray'a gelmiş belki de en kariyerli oyuncu, Avustralya futbol tarihinin en iyi oyuncusu Harry Kewell oluyor. Rotasyondu sakatlıktı, yorgunluktu mutlaka olacaktır ama durum bu.



Bu kadar sevilen bir yönetici olmadı heralde son yıllarda. A. Albayrak da böyleydi ama icraat yoktu. Bugün seçim olsa, Başkanlık seçimini taraftar yapsa %99 oy alır heralde. Ama Adnan Polat, Haldun'u serbest oynatıyor. Riijkaard da bıraksın 4-3-3'ü taktiği maktiği öndeki Linderoth'u kessin Kewell'i biryerlere sıkıştırsın herkeşi de serbest oynatsın.

Yarın imza töreninde Elano'ya mor formayı giydireceklerdir gibime geliyor. Alın size transfer diye. Camianın eski futbolcularının formayı yeni transfere verme olayı da başlatılmıştı, bu da uzun yıllar süren bir gelenek haline gelir umarım.

29 Temmuz 2009 Çarşamba

5-0





Sadece blog arşivinde bulunsun diye. Gerçekten de Bülent'in dediği gibi avantajlı bir skorla döndüler. Asker selamı falan bilmiyodur heralde elin Belçikalısı...

28 Temmuz 2009 Salı

O da Şehir Bu da





Millet nelerle uğraşıyor biz neyle? Millet rekabetin tozunu atmış bizimkinde hala dava yazıyor, idari mahkeme yazıyor.

Şöyle bitsin o zaman aynaya bakarak.

"Saçımı taradım, keşke yüzümü de tarayabilseydim." Charles Bukowski.
"Tipimi sikim" Umut Sarıkaya

Melekler Korusun'da Zaman Kayması



Melekler Korusun dizisini ara ara takip ediyorum. Hoş, takip etmesem nolacaktı, playstation oynayacaktım.

Önce şunu söyleyim senaryo 2-3 haftadır çok sinir bozucu olmaya başladı. Çok kötü, iğrenç demiyorum -aslında biraz(!) da kötü- bildiğin sinir bozucu, gerici bir akış var. Gerici derken de gerilim filmi tadında. Gerekli mi gereksiz mi? Gurbette okuyan kızlara ve annelerine ithaf ettiğin dizinin son 3 bölümü bekaretten, korunmasından kontrolünden geçilmiyor. İnsanın içine kurt düşürmeye mi çalışıyorsun senarist arkadaşım. Bir yandan da bu kadarını beklemeyeceğin bir anneden aşırı koruma motivasyonuyla kızını okuldan alma isteği. Kızlar böyle sorunlarla çok karşılaşıyordur, iyi mi etti ailelerin gözüne sokarak bakın bu kadar baskı yanlış anlamında.

Bence birincisi. Senarist sıkıntıya girdi, dram dram üstüne... Düzgün dram başım gözüm üstüme ama bir an bütün dizi jinekologda buluşacak sandım valla. Ayrıyeten bu kadar baskıya bu kadar mı itiraz bu kadar mı isyan? Sen öyle senaryo yazarsan ben de isyanı teşvik edenini yazarım bunun.

Neyse işte, dizi dün biraz zortladı gözümde. İtibar kaybetti. Bakış açısı değişiktir tabi senaristin ama matematiksel hatalar vardı malesef. B

Biz bile şurada çalışırken bir iş yapıyoruz. İş teslim edilmeden önce 40 ayrı göz kontrol eder. Hala da ufak tefek hatalar ollur eyvallah da, major bir hatayla çıkarsa iş elimizden o zaman sorun vardır.

Dün dizide şöyle oldu. Zaman çizelgesini tutturamadılar. Kaymalar yaşadılar olmadı. Öncelikle Esin'in annesi Esin'e abin 10 arabasına aldı bile biletlerimizi dedi. Özgür ile sevgilisi (ismini bilmiyom) kapanma saati 10 olan markette, aşağıda çalıştıklarını haber vermedikleri için unutuldular ve kapalı kaldılar. Ya da çocuk bilerek tezgah kurdu, ayarladı ortamı falan.
Esin evden çıkarken -saat en geç 9,30 olsun- Özgür'ü aradı ulaşamadı (markette uyuyolardı heralde orada bir 15 saniye kaçırdım içeri bira almaya gittiydim). Esin otobüse binmek üzereyken Özgürü aradığında(saat 10'da) Özgür ile çocuk çoktan sevişmiş, marketteki yatakta temiz 1-2 saattir uyuyor gibilerdi. Zaten Özgür uyanmadı da orası ayrı mevzu.

Ve bütün bunnar olurken o büyük kızla kapıcı J.R Kadıköy evlendirme dairesinde nikahlanıyorlardı. Saat nerden baksan 9 falan:) Olur mu öyle bilmem ama devlet dairesi diye düşündüm kafadan.

Dediğim gibi saate taktım da, bu dizinin içinde sanal reklamdan öte senaryo reklamı yapmıyorlar mı illet oluyorum. Bilmemne kart ile nakitmiş de ıvır zıvır...